giderse bir deniz ardından önce balıklar küser sonra mevsimler,
maviler gümüşlük perde sis çöker deniz gider
sevdadır bu en önce ardına takılanı çeker
ellerinde mavi salıncak martılar küser
martılar vapurları çeker
yolcular ve yol alanlar simitçi tezgahında simitler
vapurlara her gün fazladan girer deniz olur
güzel insanların yükünü bir tek o çeker
bir tek o suskun çeker de alır başını gider
istanbul kalabalıktır oysa insanlar kalabalık
caddelerde adım sesleri ama ne çok yalnızlık
deniz susar
güvertesinde bir demli çay geceyi bekler
bilir ki gece hep yalnızlığı sever
yıldızlar bulutun gölgesinden nasılda göz kırpar
uzakta bir çocuk görür gülümser
istanbulun yakasında isyan ve öfke sessizliğe hükmeder
vapurlar uykularına çekilir
insanlar ışıklarını söndürür birer birer
yalnızlık çöker
su seslerinde gece sevgili su ve insan çocuk yüzde çizgiler
her gece bu saatlerde deniz bölen düşlerinden geçer
bu saatlerde istanbul serseri zamanların güvertesinde
gecenin koynundan geçerde şaraba banılmış kadın etinden
yıldızların en delisine bedeninden bir tül çeker
sen uyursun
ölen ve öldürülmekte olan insanlar vardır oysa
ve katilleri ortalık yerlerde üşüyen çocuklar ağustos sıcaklarında
ve sevgili dünya dönmektedir hala
dönmektedir güneş bu saatlerde taaa uzaklarda latin amerika’ da küba’ da
dans eden kadınları ve adamları düşün güneş sıcaklığında,
ve gülmeyi yakıştır kendine
en çok ama en çok da
o yakışır
bir sevgilinin yüzüne...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yap